29.08.2008

Dates in PHP and MySQL

I see a lot of people on forums and on my training courses asking about the best way (or any way) to manage dates stored in a MySQL database and used in PHP. Three options follow, but first the problem.

PHP uses unix timestamps for all its date functionality. It has methods to convert these timestamps into pretty much any text format you could want but internally it uses the timestamp format. A timestamp is simply an unsigned integer. Specifically, it’s the number of seconds that have elapsed since midnight on January 1st 1970 (greenwich mean time).

MySQL has three date types for use in columns. These are DATETIME, DATE, and TIMESTAMP. DATETIME columns store date and time as a string in the form YYYY-MM-DD HH:MM:SS (e.g. 2006-12-25 13:43:15). DATE columns use just the date part of this format - YYYY-MM-DD (e.g. 2006-12-25). TIMESTAMP columns, despite their name, are nothing like the unix timestamps used in PHP. A TIMESTAMP column is simply a DATETIME column that automatically updates to the current time every time the contents of that record are altered. (That’s a simplification but broadly true and the details are not important here). In particular, since version 4.1 of MySQL the TIMESTAMP format is exactly the same as the DATETIME format.

So the problem is how to work with these two very different date formats - the PHP timestamp integer and the MySQL DATETIME string. There’s three common solutions…

1.

One common solution is to store the dates in DATETIME fields and use PHPs date() and strtotime() functions to convert between PHP timestamps and MySQL DATETIMEs. The methods would be used as follows -

$mysqldate = date( 'Y-m-d H:i:s', $phpdate );
$phpdate = strtotime( $mysqldate );

2.

Our second option is to let MySQL do the work. MySQL has functions we can use to convert the data at the point where we access the database. UNIX_TIMESTAMP will convert from DATETIME to PHP timestamp and FROM_UNIXTIME will convert from PHP timestamp to DATETIME. The methods are used within the SQL query. So we insert and update dates using queries like this -

$query = "UPDATE table SET
datetimefield = FROM_UNIXTIME($phpdate)
WHERE...";
$query = "SELECT UNIX_TIMESTAMP(datetimefield)
FROM table WHERE...";

3.

Our last option is simply to use the PHP timestamp format everywhere. Since a PHP timestamp is an unsigned integer, use an unsigned integer field in MySQL to store the timestamp in. This way there’s no conversion and we can just move PHP timestamps into and out of the database without any issues at all.

Be aware, however, that by using a unsigned integer field to store your dates you loose a lot of functionality within MySQL because MySQL doesn’t know that your dates are dates. You can still sort records on your date fields since php timestamps increase regularly over time, but if you want to use any of MySQL’s date and time functions on the data then you’ll need to use FROM_UNIXTIME to get a MySQL DATETIME for the function to work on.

However, if you’re just using the database to store the date information and any manipulation of it will take place in PHP then there’s no problems.

So finally we come to the choice of which to use. For me, if you don’t need to manipulate the dates within MySQL then there’s no contest and the last option is the best. It’s simple to use and is the most efficient in terms of storage space in the data table and speed of execution when reading and writing the data.

However, some queries will be more complicated because your date is not in a date field (e.g. select all users who’s birthday is today) and you may lose out in the long run. If this is the case it may be better to use either option 1 or 2. Which of these you use depends on whether you’d rather place the work on MySQL or PHP. I tend to use option 2 but there’s no right or wrong answer - take your pick.

So to summarise, for those who’ve skipped straight to the last paragraph, most of the time I use option 3 but occasionally I use option 2 because I need MySQL to know the field contains a date.

11.07.2008

PHP' de güvenlik

Giriş

PHP, bir çok yazılım dilinden farklı olarak, buffer-overflows gibi hafıza problemleri olan, bundan dolayı güvenlik problemine neden olabilecek bir dil değildir. Aynı zamanda PHP öğrenilmesi kolay ve hızlı bir dildir. Bu kolay ve hızlı öğrenilebilirlik, bu dili bir çok kişinin öğrenmesine, aynı hızda üretim yaparak uygulama geliştirmesine de olanak sağlamaktadır. Ancak bu durum, bilinsizce yapılan kodlama teknikleri nedeniyle kendi içerisince ciddi bir güvenlik problemini yanında getirmektedir.
Bu klavuz size, online güvenlik, web tabanlı yazılım geliştirirken PHP’de temel güvenliği nasıl sağlayacağınız konusunda fikir vermek için hazırlanmıştır. Klavuz içerisinde başlangıç seviyesi kullanıcılar için önemli bilgiler, uzmanlar için belki de gözden kaçan ufak ipuçları bulunabilir.

Atak Tipleri:

XSS Atağı:
XSS “Cross Site Scriptting” anlamında kullanılmaktadır ve bir sayfaya içerik girmek -JavaScript gibi- gibi düşünebiliriz. XSS atakları genelde kullanıcının Cookie (çerez) lerini çalmak amacıyla kullanılır. Bu cookie’ler kullanıcı login bilgileri, sişreleri ya da benzeri önemli bilgileri içeriyor olabilir.

Basit anlamda bir örnek verelim.

$id=$_GET[’id’];
echo “Gelen ID degeri:”.$id;

Yukarıdaki kodda, $_GET[’id’] degiskeni bir sayı ise problem yok. Ancak ya aşağıdaki gibi bir kodsa?



Kullanıcı bir sekilde, bu kotu amaçlı kodu çalıştırırsa, tüm cookie bilgilerini kotü amaçlı siteye devredebilir.

XSS Ataklarından Nasıl Korunurum?

İlk olarak, asla kullanıcı girişi bilgilerine güvenmeyiniz. Kullanıcılardan girilen her bilgiyi mutlaka kontrol edip filtrelememiz gerekiyor. Yani gelen kullanıcı bilgilerini HTML tag’lerinden arındırırsak bir JavaScript kodu çalıştırılamak hale getirebiliriz. Bunu yapmanın en kolay yolu PHP’nin strip_tags() fonksiyonunu kullanmaktır. Bu fonksiyon tüm HTML tag’lerini temizleyecektir. HTML tag’lerini silmemek ama onları zararsız hale getirmk için htmlentities() fonksiyonunu da kullananilirsiniz. Bu fonksiyon, < ve > karakterlerini < ve >karakterlerine dönüştürecektir.

SQL Injection Yönetemi:

Günümüzde bir çok web sitesi verileri barındırmak için veritabanı kullanmaktadır. Bu bağlamda veritabanına girmek için bir çok INSERT, UPDATE ve SELECT işlemleri yapılmaktadır. Buna rağmen bir çok site, form verileri açısında SQL Injection yöntemi ile atağa uğramak konusunda yeterli güvenliğe sahip değildir.

SQL Injection, değiştirilmiş, atak için düzenlenmiş form içerikleri ile yapılan veritabanı sorgularıdır. Bu ataklar veritabanınızdan bir kaç veriyi çalmak, izinsiz login olmak, ya da tüm veritabanını silmek gibi sonuçları doğurabilir.

En genel kullanımı anlatmak için aşağıdaki kod örneğine bakalım:

site_users
WHERE
username = ‘$username’
AND
password = ‘$password’
“);

if ( mysql_num_rows($result) > 0 )
// login oldu

Yukarıdaki kod örneği, SQL Injection için gerekli ortamı hazırlamaktadır, bu konuda zaafiyet oluştrabilecek bir kod örneğidir. Kötü amaçlı bir kişi yukarıdaki SQL’i değiştirerek sisteme izinsiz giriş yapabilir. (Kullanıcı şifresini girmeden login olabilir)

Örneğin kötü kullanıcı (saldırgan) kullanıcı adı alanına “rob” şifre (password) alanına aşağıdaki gibi bir giriş yaparsa:

‘ OR 1=1 ‘

Yukarıdaki kod şu şekli alır:

SELECT *
FROM
site_users
WHERE
username = ‘rob’
AND
password = ” OR 1=1

Bu SQL sorgusu ise, kullanıcı adı “rob” olan kaydın şifresi ne olursa olsun getirmektedir. Yani şifre kontrolu gerçekleşememiştir.

SQL Injection Atağından Nasıl Korunurum?

XSS Atağında olduğu gibi, en büyük sorun kullanıcının gönderdiği veriyi olduğu gibi kullanmaktır. Korunmanın en iyi yöntemi ise, kullancıı verisini riskli karakterlerden arındırmaktır. mysql_real_escape_string() fonksiyonu bu amaçla PHP içerisinde yer alıyor. Bu fonksiyon riskli olan ‘ ve ” gibi karakterleri temizlemektedir. Ayrıca, SQL sorgularınızda kullandığınız kullancıı verileri, eğer, sayı olmanı bekleniyorsa intval() fonksiyonu ile gelen verinin sadece sayı bilgisi olan kısmı alınmalıdır.


Dosya Yüklemesi Atağı (File Upload)

Kullancıların yükledikleri dosyalar en büyük güvenlik risk unsurlarının başında gelmektedir. Bu, tanımadığınzı bilmediğiniz dosyaları sunucunuzda barındırmak anlamındadır. Bu dosyalar, dosyalarınız silmek için, veri tabanınızı boşaltmak için olabilir. Ya da daha başka bir çok güvenlik problemine neden açabilecek dosyalar olabilir.

Buna rağmen, güvenli şekilde dosya almak kontrol içerisinde alındığında mümkündür.

Kullanıcıların sisteminize dosya yüklemesine izin verdiğiniz durumlarda, kontrol etmeniz gereken 2 önemli bilgi mevcuttur.

Birincisi, dosyanın “mime-type” ıdır. Yani, dosyanın header’ında bulunan ve dosya tipini belirten bölüm. Örneğin kullanıcının sadece resim dosyası upload etmesini istiyorsanız yüklenen dosyanın “mime-type” ı image/png, image/jpeg, image/gif, image/x-png ya da image/p-jpeg olmalıdır. Aşağıdaki kod bu kontrolü gerçekleştirir.

$validMimes = array(
‘image/png’,
‘image/x-png’,
‘image/gif’,
‘image/jpeg’,
‘image/pjpeg’
);

$image = $_FILES[’image’];

if(!in_array($image[’type’], $validMimes)) {
die(’Üzgünüm, izin verilmeyen dosya tipi.’);
}

// İşlem tamam yüklemeyi gerçekletir vs vs.

İkinci kontrol etmeniz gereken bilgi ise, dosyanın uzantısıdır. Zira, mime-type bilgisi manuple edilebilir bir bilgidir. Bu bağlamda dosyanın uzantısını kontrol etmeniz gerekir. Zira bir kullanıcı, bir imaj dosyasının mime-type ı ile bir PHP dosyası gönderebilir. Bu durumda siz bir PJP dosyasını sisteminize almış olursunuz ki bu çok ciddi bir risk faktörüdür.

Bu durumdan korunmak için, sisteminize yüklediğiniz dosyaların uzantıları, siz tanımlamalısınız. Bu tanımlamayı ise mime-type bilgise göre yapabilirsiniz. Aşağıdaki örneğe bakalım:

$validMimes = array(
‘image/png’ => ‘.png’,
‘image/x-png’ => ‘.png’,
‘image/gif’ => ‘.gif’,
‘image/jpeg’ => ‘.jpg’,
‘image/pjpeg’ => ‘.jpg’
);

$image = $_FILES[’image’];

if(!array_key_exists($image[’type’], $validMimes)) {
die(’Üzgünüm, izin verilmeyen dosya tipi.’);
}

// Dosya uzantısını barındırmayan dosya adını alalım:
$filename = substr($image[’name’], 0, strrpos($image[’name’], ‘.’));

// Mime type göre dogru uzantıyı verelim
$filename .= $validMimes[$image[’type’]];

// İşlem tamam

Yukarıdaki örnekle, bir PHP dosyanının sanki bir resim dosyasıymış gibi sisteminize PHP dosyası olarak yüklenmesini engellediniz. Dosya mime-type’ı PNG’yi işaret ediyorsa, dosya uzantısı .png olacaktır.


Dosya Include Atağı:

Kullanımı çok yaygın olan index.php?sayfa=xxxx.php şeklideki dosya include yöntemi çok ciddi risk taşıyabilir. Bu kullanım genelde, menü yapısı, logo gibi bölümleri index.php ye kaydedip içerik bölümünü başka dosyalarda saklayarak site yönetimini kolaylaştırmak için kullanılır. Bu durumdaki yanlışlık,

include $_GET[’sayfa’];

gibi bir kod ile gelen değişkene göre sayfayı include etmektendir.

Yukaridaki kullanımda PHP’nin allow_url_fopen ayarı ON durumda ise, yani aktifse, saldırgan başka bir sunucudaki dosyayı sitenize include edebiliyor demektir. Kodunuz da echo file_get_contents() değil de include kullanıdığı için bu çok sık karşılaşılan bir açığa sebebiyet vermektedir. Bu durum, sunucunuzun tüm kontrolünü saldırgana bırakmak demektir.

Bu durumdan yapabileceğiniz 2 şey vardır.

Birincisi, bir liste oluşturup gelen değişkeni burada kontrol etmektir. Örneğin şöyle bir kod ile:

switch($_GET[’sayfa’]) {
case “hakkimizda”:
include(’hakkimizda.php’);
break;
case “haberler”:
include(’haberler.php’);
break;
default:
include(’anasayfa.php’);
}

Bu kod ile include edebileceğiniz her sayfayı belirtiyor ve belirtmediğiniz sayfa için anasayfa.php dosyasını include ediyorsunuz. Bu yöntemin zor tarafı, ekleyeceğiniz her sayfayı bu listeye de eklemek zorunluluğudur.

İkinci bir yöntem ise, dışarodan gelen $_GET[’sayfa’] değişkenini kontrol etmek ve temizlemektir.

$sayfa = preg_replace(’/\W/si’, ”, $_GET[’sayfa’]);

include(’./’.$sayfa.’.php’);

Yukarıdaki kod, “..”, “/” gibi karakterleri temizleyerek kullanıcının 212.111.111.111 gibi ip ya da http://www.kotusite.com gibi domain belirtmesini engeller. Bu verileri 212111111111, httpwwwkotusitecom şekline çevirir.

Dosya include atağındaki diğer bir açık ise, include edilen dosyaların uzantılarını .inc gibi sunucunun tanımayacağı bir uzantı yapmaktır. Örneğin, config.inc gibi bir dosya yapıp bunu include etmek çok sakıncalı olabilir. Zira, saldırgan bu dosyanın adını ve yerini öğrendiğinde, eğer web suncuunuz bu dosyayı çalıştırabilir bir dosya olarak tanımıyorsa (ki tanımama ihtimali yüksektir), saldırdan dosya içeriğini görecektir. Bu durumda yapabileceğiniz, her türlü dosya uzantınızı .php yapmaktır. Boylece saldırgan bu dosyaların içeriğini görüntüleyemez. Diğer bir yöntem ise Apache sunucular için, aşağıdaki gibi bir .htaccess dosyası olusturarak .inc dosyalarının ulaşılmasını engelleyebilirsiniz.


Order allow,deny
Deny from all

Register Globals Atağı:

register_globals değeri PHP ayarında ON durumda ise, $_POST, $_GET, $_SERVER, $_COOKIE, $_REQUEST, $_FILE ile gelen değişkenlere global değişkenler olarak ulaşabilirsiniz. Yani mesela $_POST[’mesaj’] değişkenine $mesaj olarak ulaşabilirsiniz.

register_globals değeri güncel PHP kurulumlarında varsayılan olarak OFF durumdadır. Ancak eski bir PHP kurulumu bulunan sunucuda, ya da sistem yönetici tarafından özellikle açılmış bir sunucuda ON durumunda olabilir (ki paylaşımlı hosting firmaları geçmiş müşterilerinin kodlarının uyumu adına açabiliyorlar).

register_globals’in ON olamsı durumu için aşağıdaki kodu inceleyelim.

dosya.php dosyası örneği:
if($_POST[’username’] == ‘rob’ && $_POST[’password’] == ‘foo’) {
$authenticated = true;
}

if($authenticated) {
// giriş başarılı bişeyler yapalım
}

Saldırgan, dosya.php?authenticated=true şeklinde bir URL çağrımı ile, sisteme izinsiz giriş yapabilir.

Bu durumda ne yapacağız, register_globals değerini OFF yapamayabileceğimiz durumların her zaman gerçekleşebileceğini düşünerek, kodumuzu şu şekilde değiştirelim.

$authenticated = false;

if($_POST[’username’] == ‘rob’ && $_POST[’password’] == ‘foo’) {
$authenticated = true;
}

if($authenticated) {
// giriş başarılı bişeyler yapalım
}

Bu kod, $authenticated değişkenini sayfa başında false yapmaktadır. $_POST’tan gelen veri eğer uygunsa $authenticated true yapılır. Böylece, dışarıdan gönderilen değişken ile izinsiz giriş yaplıması engellenmiş olur.

9.06.2008

Beyniniz hakkında 10 şaşırtıcı gerçek

İngiliz bilim insanları Sandra Aamodt ve Sam Wang, yeni çıkan "Welcome to Your Brain (Beyninize Hoşgeldiniz)" adlı kitapta beyin ve sinir sistemine yönelik gözden kaçırdığınız, bilmediğiniz ayrıntıları sıraladı. İşte bu ayrıntılardan bazıları...

Beynin farklı noktaları ayrı faaliyetler için kullanılıyor. (Grafik: New York Times)
1. Beyniniz, buzdolabınızın ampulünden daha az enerji tüketir

Beyin 12 watt gücünde enerji kullanır ki büyük boy iki muzdan elde edilecek enerjiye eşittir. Vücut ağırlığının sadece %3'ünü oluşturmasına karşın beyin bütün enerjisinin yüzde17'sini tüketir. Bu enerjinin büyük kısmı ise beynin bakım ve destek faaliyetlerine gider. Dikkatli ve yoğun düşünme esnasında harcadığınız enerji o kadar küçüktür ki fark edilmez bile.

2. Sık yaşanan jet-lag hafızaya zarar verebilir

Jet-lag sadece sinir bozucu olmakla kalmaz, eğer sık aralıklarla tekrarlanırsa beyin sağlığınıza zararlıdır. Sıklıkla kıtalararası uçuş yapan insanlar beyin hasarı veya hafıza zayıflığı yaşayabilirler. Muhtemelen bunun sebebi jet-lag sırasında çok fazla stres hormonu salgılanması ve bu hormonların beyin lobuna ve hafızaya zarar vermesidir.

Vardiya usulü çalışan insanlarda da benzer bir risk söz konusu olabilir. Çalışma saatlerinde sıklıkla meydana gelen değişiklikler, tıpkı sık yapılan uçak yolculukları gibi, strese neden olmakta bu da vücut ve beyin üzerinde hasar yaratmaktadır.

3. Gürültülü bir odada niçin telefon konuşması yapmak zordur?

Gürültülü yerlerde cep telefonuyla konuşmak zordur. Cep telefonunuz içinde bulunduğunuz odanın sesleriyle hattın diğer ucundan gelen sesleri karıştırmak suretiyle beyninizin işini zorlaştırmaktadır. Bu durumda beyniniz telefondaki arkadaşınızın sesiyle odadaki diğer sesleri ayırt etmekte zorlanmaktadır. Telefonunuzun mikrofonunu elinizle kapattığınız anda aslında içinde bulunduğunuz odadaki seslerin telefona girmesine engel olduğunuz için ses karışımına engel olmakta ve beyninizin işini kolaylaştırmaktasınız.

4. Video oyunları, aynı anda birden fazla işi yapabilmenize yardımcı olabilir

Dikkatinizi aynı anda birden fazla şeye yöneltebilme yeteneği pratik yaparak artırılabilmektedir. Bu konuda yapabileceğiniz pratik ise, pek çok hedefe ateş etmek zorunda kaldığınız bir video oyunu olabilir. Bu tür oyunlar dikkatinizi ekrandaki her alana yaymanızı gerektireceği için olayları çabuk kavrama ve çabuk reaksiyon verme konusunda egzersiz yerine geçebilir.

Tetris oynamak aynı etkiyi yapmaz çünkü tetris oynarken birden fazla noktaya aynı anda dikkatini yöneltmek yerine sadece bir tek parçaya odaklanmış oluyorsunuz. Ama bu şekilde bir düşünce tarzıyla çocuklara iyi bir örnek olmadığınızı da bilmelisiniz.

5. Beynin bir şaka merkezi vardır

Mizah denen şeyi tanımlamak zordur ama onu gördüğümüzde hemen tanırız. Mizahın tarifini yapmaya çalışan bir teoriye göre, mizah kendi içinde bir sürpriz unsuru içermelidir –bir sonraki cümlede ne olacağını bildiğimizi sandığımız halde esprinin kendisi bizi başka bir noktaya götürmelidir- sonra da vardığımız bu yeni noktayı önceden tahmin ettiğimiz noktayla karşılaştırarak yeni bir perspektif elde ederiz. Mizahın beynimizde algılanma şekli aşağı yukarı böyledir.

Fıkra anlatmanın ya da espri yapmanın bulmaca çözmekten farkı ise, günlük yaşamda her gün rastlamayacağımız türden ama kendi içinde tutarlı bir hikâyenin bulunmasıdır. Beyinlerinin ön lobu (bilhassa sağ lobu) hasar görmüş bazı hastalar, yapılan esprileri anlayamamaktadır. Genelde bunun nedeni, fıkra ya da espriye konu olan imajları yeni bir perspektifle değerlendirme aşamasında beynin normal fonksiyonlarını yerine getirememesidir. Bu türden insanlar, anlatılan bir fıkradaki hikâyeyi takip edebilir ama fıkranın sonunu nasıl bağlarsanız bağlayın asla komik bulmazlar.

6. O şarkıyı bir türü hatırlayamıyorsanız sebebi var

Bazen bir şarkı veya şarkının bir bölümü aklınıza takılır kalır, bir türlü hangi şarkı olduğunu hatırlayamazsınız. Çok sinir bozucudur gerçekten. Ama beynin 'sıralı hatırlama' ilkesi, hafızamızın işleyişi açısından özel ve kullanışlı bir göreve sahiptir. Her şeyi olay akışının sırası içinde hatırlamamız gerekir.

Herhangi bir kâğıda adınızı yazarken, sabahları çay demlerken veya akşam evinize dönerken hangi sokaklardan ve kapılardan geçeceğinize karar verirken bile beyniniz bu kurala göre çalışmaktadır.

Bu 'sıralı hatırlama' fonksiyonu sayesinde günlük işlerimizi sürdürebiliyoruz. Bir şarkının veya bir film repliğinin sadece bir parçasını düşündüğünüzde, beyniniz –anılarınızın arasında- bu bilgi parçacığını eşleştireceği bir olay dizini aramaktadır. Büyük ihtimalle beyniniz en sonunda bu parçacığı bulacak ve siz aklınıza takılan o şarkıyı hatırlayacaksınız. Ama eğer 'aklınıza takılıp kalmış olması' sizi rahatsız ediyorsa ve o anlık takıntıdan kurtulmak istiyorsanız, beyninize uğraşması için başka bir 'sıra' verin. Söz gelişi başka bir şarkıyı düşünün veya söylemeye çalışın. Muhtemelen beyniniz 'dağınık hafıza kalabalığı' içinde sizin yönlendirmenizle biraz daha kısa sürede sonuca ulaşacaktır. Umarız bu yöntemi denerken başka bir can sıkıcı şarkıya takılıp kalmazsınız.

7. Güneş ışığı hapşırmanıza neden olur

Parlak güneş ışığına bakan pek çok kişi hapşırır. Niçin böyle bir refleks vardır ve nasıl çalışır? Hapşırmanın temel fonksiyonu bellidir: sizin nefes yollarınızı rahatsız eden madde veya parçacıkların dışarı atılması. Hapşırmayı kontrol eden merkez beynin lateral medulla denilen bölgesindedir. Bu bölgenin hasar görmesi halinde hapşırabilme yeteneğimizi kaybederiz.

Hapşırma genellikle 'rahatsız edici' bir unsurun uyarısıyla tetiklenir. Bu uyarının beyinde ulaşacağı nokta 'lateral medulla'dır. Bu bilgi beyne burnumuzdaki çeşitli sinirler vasıtasıyla iletilir. Bu sinirlerden biri de trigeminal sinirdir ve çok yoğun çalışan bir trafiğe aracılık etmektedir. Normalde parlak güneş ışığının yalnızca göz bebeklerinin küçülmesini tetiklemesi gerekirken burun kaşındırıcı impulsları ileten komşu bölgelerdeki nöronlar da aynı şekilde etkilenebilmekte. Gözbebeklerinin küçültülmesi sinyali bu nedenle bazen hapşırmaya neden oluyor.

8. Kendinizi gıdıklayamazsınız

Gıdıklanma konusunda duyarlı hastaları muayene ederken doktorlar hastanın elini kendi elleri üzerine yerleştirerek gıdıklanma hissine engel olurlar. Bu nasıl olmaktadır? Çünkü gıdıklanmaya ne kadar duyarlı olursanız olun, kendinizi gıdıklayamazsınız.

Bunun nedeni beynimizin etrafımızda olan bitenleri takip ederken pek çok hissimiz arasında en önemli olanları hissetmeye programlanmış olmasıdır. Mesela oturduğunuz sandalyeyi veya ayağımıza giydiğimiz çorabı –özellikle onları düşünmediğimiz sürece- hissetmeyiz ama omzumuza dokunan bir el hemen bizi irkiltecektir.

Beynin bu 'hisleri ayırt etme' fonksiyonunu sürdürebilmesi için bizim temasımızı başkalarının temasından ayırt etmeye yarayan bir sinyal üretmesi gerekmektedir. Bu fonksiyonu gerçekleştiren ise beyinciktir. Yaklaşık 110 gram ağırlığındaki bu organ, kendi eylemlerimizin yaratacağı hisleri tayin eden yerdir. Beklenen veya beklenmeyen reaksiyonları ayırt etme işi beyinciğe aittir.

Beyincikten gelen sinyallere göre, beyin bu hissin önemli olup olmadığına karar verir. Gıdıklanma hissi abartılmış bir refleks olmakla birlikte, eğer size dokunan gene size ait bir organsa, beyin bu gıdıklanmanıza değil, dokunduğunuz organdan (mesela elinizden) gelen hislere öncelik verecektir.

9. Esnemek beyni uyandırır

Esneme aktivitesini uyku hali veya sıkılmış olmakla ilişkilendirmemize rağmen esnemenin fonksiyonu uyandırmaktır. Esneme, daha fazla miktarda havanın ciğerlerimize dolmasına neden olacak şekilde kas gruplarını çalıştırır ve kanımızdaki oksijen oranını hızla yükselterek bizi uyandırır. Memeli hayvanlar ve kuşlarda da esneme vardır. 12 haftalık olmuş fetuslarda esneme olduğu gözlenmiştir.

Esnemenin, vücut tarafından tam uyanıklığa erişmek amacıyla başlatılan bir hareket olduğunu düşünün. Ve esnemek bulaşıcıdır. Odada bir kişi esnerse diğerleri de esnemeye başlar. Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, topluluk içinde birisi 'uyanıklığa ihtiyaç duymuşsa' herkesin 'uyanık olması' gerektiği şeklinde toplumsal bir içgüdüden kaynaklanıyor olabilir. Köpeklerin esnemesi, stresli bir durumda 'rahatlatıcı' etki yaratmaktadır. Köpekler esneyerek etrafındakileri 'sakinleştir'. Huzursuzluk eden köpeğinizin karşısında esneyerek onu sakinleştirebilirsiniz.

10. İrtifa arttıkça beyin garip resimler görür

Pek çok dinin hikâyelerinde yüksek yerlerde görülen özel görüntüler anlatılır. Mesela Hz.Musa Sina Dağı'nda 'yanan bir çalı' görmüştü. Hz. Muhammed ise Hira Dağı'nda Cebrail'i gördü. Genelde anlatılan ruhsal deneyimlerde yabancı bir varlığın hissedilmesi (sesinin duyulması) bir şekil görme veya çeşitli ışık demetleri ve huzmeleri görüldüğü ve korku duyulduğu ortak olarak belirtilmiştir.

Buna benzer olgulara dağcılarda da rastlanır ki bunların pek çoğunun mistik kişiler olmadığını biliyoruz. Bunun nedeni genelde yerden yükseldikçe havadaki oksijen oranının düşmesi ve beyne daha az oksijen gitmesidir. 2 bin 400 metre yükseklik bu durumda bir sınır değer olarak kabul edilmektedir. Bu yükseklikten daha yukarı tırmanan dağcılar görünmeyen

5.06.2008

Flash Oyun Sitesi yayında

Sonunda oyun sitemiz yayına başladı. Bu adresi bir kenera not edin en güzel flash oyunları burada olacak.

www.dersbilgisayar.info

24.04.2008

Bazı temel linux komutları

Ctrl+Alt+F1: 1. konsol (tty1)
Ctrl+Alt+F2: 2. konsol (tty2)
Ctrl+Alt+F3: 3. konsol (tty3)
.
.
.

Ctrl+Alt+F7: xwindow (tty7)

clear : Konsol ekranını temizler

ls: dizindeki dosyaları listeler

ls -la: dizindeki dosyaları listeler (ayrıntılarıyla)


mkdir: dizin (klasör) oluşturur mkdir serseri (serseri adında dizin oluştu)

pwd: bulunduğunuz dizini gösterir

difgeo@pardus ~ $ pwd
/home/difgeo
difgeo@pardus ~ $

who: Aktif kullanıcıları listeler

ifgeo@pardus ~ $ who
root tty1 2006-01-30 22:51
difgeo :0 2006-01-30 22:51
difgeo pts/0 2006-01-30 22:51
difgeo pts/1 2006-01-30 22:51
difgeo@pardus ~ $

cp: dosya kopyalar

difgeo@pardus ~ $ cp chromium-data-0.9.12-1.pisi /home/difgeo/ (ilgili dosyayı /home/difgeo dizinine kopyalar)

lsmod bütün sürücü modüllerini listeler (bellekte yüklü olanları)
insmod modülleri belleğe yükler
rmmod modülleri bellekten kaldırır
modprobe modülleri hazır hale getirir
uname - a r c m s sistem hakkında bilgi verir.
lspci -vvv donanımsal bilgi verir. anakart hızı 66mhz gibi
poweroff bilgisayarı kapatır
reboot yeniden başlatır.
init 1-2-3-4-5-6 (6 kullanmayın)

Pardus'a root olarak girmek

Pardusa root olarak girmek için

Ctrl+alt+f2 ile konsol açılır

'su' yazılır entera basılır (tırnak işaretleri yok)

kullanıcı adı karşına root

şifre kısmına root şifresini yazın entere basın,

alttaki dosyave yolunu yazın

nano /usr/kde/3.5/share/config/kdm/kdmrc entere basın dosya açılacak

AllowRootLogin=true kısmını bu şekilde değiştirin, kaydedip çıkın, artık pardusa root olarak girebilirsiniz,

31.03.2008

Standart ADSL Modem Şifreleri

Alcatel Speed Touch Serisi
Kullanıcı Adı: Yok
Şifre: Yok
İp: 10.0.0.138

Allied Telesyn
Kullanıcı Adı: manager
Şifre: friend
İp: 192.168.1.1:8080

Allied telesyn
user : manager
Pass : friend

Apache
user : setup veya root
Pass : root

Asus
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: admin
İp: 192.168.1.1

Asus
user :admin
pass :admin

Aztech
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: admin
İp: 192.168.1.1

Aztech
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: admin
İp: 10.0.0.2

Aztech
user :admin
pass :admin
Billion Bipac
user :admin
pass assword

Billion Bipac
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: password
İp: 192.168.1.254

C-Net
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: epicrouter
İp: 10.0.0.2

Cnet
user :admin
pass :epicrouter

Corecess 3112
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: corecess3112
İp: 10.0.0.3

Corecess 3112 usb
user :admin
pass :corecess3113

Corecess 3113
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: corecess3113
İp: 10.0.0.2

Corecess 3113
user :admin
pass :corecess3113

Dibeg 108
user :dare
pass : (bos geç)

D-Link
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: admin
İp: 192.168.1.1

D-l ink, Datron ETHERNET, Datron USB, l ink SYS ve USB Robotics
user :admin
pass :admin

Datron ( Router )
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: admin
İp: 192.168.1.1

Datron ( Usb )
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: admin
İp: 192.168.2.1

Dost GVC
Kullanıcı Adı: dost
Şifre: dost
İp: 192.168.1.254

Dost GVC
user :dost
pass :dost

E-Con
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: epicrouter
İp: 10.0.0.2

Eicon Diva
user : bos birak
pass : bos birak

Geek
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: epicrouter
İp: 10.0.0.2

Geek, hicomm, Inca, Loopcom ve paradigm
user :admin
pass :epicrouter

Hicom
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: epicrouter
İp: 10.0.0.2

Inca
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: epicrouter
İp: 10.0.0.2

Loopcom
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: epicrouter
İp: 10.0.0.2

Link SYS
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: epicrouter
İp: 192.168.1.1

Mercury ADSL
user : bos birak
pass : bos birak

Origo
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: kont2004
İp: 10.0.0.2

Origo
user :admin
pass :kont2004

Paradigm
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: epicrouter
İp: 10.0.0.2

Pikatel
Kullanıcı Adı: DSL
Şifre: DSL
İp: 192.168.7.1

pikatel
user SL
pass SL

Speedcom
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: conexant
İp: 10.0.0.2

Speedcom
user :admin
pass :conexant

Tecom
Kullanıcı Adı: root
Şifre: root
İp: 192.168.1.1

Tecom
user :root
pass :root

USB Robotics
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: admin
İp: 10.0.0.2

Viking
Actual LAN IP Address: 192.168.7.1
Kullanıcı adıSL
şifre:SL

Zoom X Serisi
Kullanıcı Adı: admin
Şifre: zoomadsl
İp: 10.0.0.2

Zoom X Serisi modem
user :admin
pass :zoomadsl

Zyxel
Kullanıcı Adı: Admin
Şifre: 1234
İp: 192.168.1.1

ZyXEL
user :admin
pass :1234

28.02.2008

22.02.2008

ODTÜ'lüler bilgisayar oyunu pazarına giriyor

Hunlardan Göktürklere kültürümüzü yansıtan oyun 22 ülkede satışa çıkıyor...

22.02.2008 10:35
ODTÜ'lü genç yazılım mühendisleri, Hunlardan Göktürklere, Selçuklulardan Osmanlıya Türk kültürü motiflerini kullandıkları bilgisayar oyunları ile milyarlarca dolarlık oyun pazarına girmeye hazırlanıyor.

''Hükümran Senfoni'' adlı bir çeşit dünya savaşını konu alan oyunda, katılımcılar bir takım özel güç ve silahları kullanarak oyuna yön veriyor.

ABD'deki bilgisayar oyunu otoritelerinin beğenisini toplayan oyunun online versiyonu gelecek ay internet üzerinden yayınlanacak, ana oyunun aralarında Rusya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nin bulunduğu 22 ülkede dağıtımı için anlaşmalar imzalandı.

ODTÜ Teknopark'taki Ceidot Oyun Stüdyoları'nın sahibi Erkan Bayol, dünyada hızla gelişen bilgisayar ve online oyun sektörünün yaklaşık 36 milyar dolarlık bir piyasaya ulaştığını ve her yıl yüzde 20-30 büyüme kaydettiğini anlattı. Oyun sektörünün müzik sektörünün önüne geçtiğini, Hollywood Stüdyoları'nın ticari başarısını ise yakalamak üzere olduğunu söyleyen Bayol, Türkiye'nin bu sektöre girmekte geç kaldığını ifade etti.

Türkiye'de bazı firmaların oyunlarla ilgili çalışmalar yürüttüğünü anımsatan Bayol, bunların dünyada söz sahibi kuruluşların yaptığı çalışmaların çok gerisinde olduğunu söyledi. Bayol, ''Bu nedenle bu oyunların dünya piyasasına girmesi neredeyse olanaksız. Çünkü henüz bizim yerli oyun kullanıcılarımız için bile kaliteyi yakalayamıyorlar. Amacımız kendi iç piyasamızı etkilemek değil. Kültürümüzle ilgili dünyadaki insanları etkilemeyi istiyoruz'' dedi.

Bayol, 7 yıl önce başladıkları çalışmalarının finansmanı için çeşitli kaynaklardan destek aradıklarını, ancak bulamadıklarını belirterek, ''Yaptığımız çok ciddi bir Ar-Ge çalışması. Türkiye'de oyun denildiğinde 'çoluk çocuk oyunu' gibi bakılıyor, oysa dünyada öyle değil. Özellikle Amerika, İngiltere ve Güney Kore gibi ülkelerde bir oyun için 80-100 kişilik ekiplerle minimum 20-30 milyon dolar harcanıyor'' dedi.

Ceidot Stüdyoları'nda 8 aylık Ar-Ge çalışmasının ardından ''Hükümran Senfoni'' adlı oyun üzerinde çalışmaya başladıklarını dile getiren Bayol, şirketlerindeki 6 mühendisin yalnızca oyun geliştirme üzerine çalıştığını söyledi.

Hükümran Senfoni ile ABD'deki Oyun Geliştiricileri Konferansı etkinliklerine katıldıklarını ve oyunun ilk prototipini geçen yıl fuarda sergilediklerini dile getiren Bayol, ana oyunla ilgili şu bilgileri verdi:

''Amerika'daki bu konferansta ana oyunumuz bir rol yapma oyunu olan Hükümran Senfoni'nin Rusya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ni kapsayan 22 ülkede satılması için yayıncılık anlaşmaları yapıldı. Ana oyunumuzun Türkiye yayıncısı ve diğer kıtalar için yayıncıları ise henüz kesin değil. Oyunun bitmesi için çalışıyoruz. Oyun, ayrıca İngilizce olarak hazırlanıyor, ancak başka dillere de çevrilecek.''

''Hükümran Senfoni Online'' isimli ana oyunun kurgusunu kullanan bir tarayıcı tabanlı devasa çevrimiçi oyunu da yaklaşık 8 ay önce geliştirmeye başladıklarını belirten Bayol, online versiyon ile oyunun kurgusunu dünyaya yaymayı ve ana oyuna talep yaratmayı amaçladıklarını belirtti.

Erkan Bayol, şöyle konuştu:

''Hükümran Senfoni online, bir strateji oyunu ve Türkiye'de büyük bir portal aracılığıyla bir ay içinde yayınlanmaya başlanacak. Oyun Türkçe ve İngilizce olarak tamamlanmış durumda. Türkiye'deki partneri sadece Türkçe sürümünü Türkiye'de Mayıs'ta yayınlayacak, diğer ülkeler için bir Alman firmasıyla görüşmelerimiz sürüyor. Oyunun online versiyonu, en gelişmiş tarayıcı tabanlı bir oyun ve geçtiği dönemin ekonomik ve teknolojik savaşlarını anlatıyor. Dünyada bu alanın en büyük yayıncıları tarafından büyük beğeni topladı.''

-KURGUSUNDA TÜRK MOTİFLERİ-

Oyunun kurgusundaki pek çok tasarım unsurunun ''fizik, süper simetri, Quantum mekanikleri ve matematik temellerine oturtulduğunu'' anlatan Bayol, oyunun kurgusuyla ilgili şu bilgileri verdi:

''Kurgumuzda Osmanlı, Selçuklu, Memluk ve Harzemşah gibi İslam-Türk kültürlerinden esinlenildiği gibi Göktürk, Uygur, Hun, Peçenek ve Avar gibi şamanisttik Orta Asya Türk kültürlerinden de pek çok alıntı bulunuyor.

Oyunun kurgusu, Türk kültürlerinin yanı sıra pek çok kültürel ögeyi de barındırıyor. Kurgunun sadece Türk esintilerinden oluştuğu iddia edilemese de elbette kurgumuz içerisinde milli kültürlerimizin etkileri bulunuyor. Kültürel ögeler konusunda dünya tarihinden çokça alıntı yapan kurgumuzda direkt olarak 'Türk' ismi geçmediği gibi hiçbir ulusun ismi de direkt kullanılmıyor. Bununla birlikte kurguda bazı Türkçe isimlerle, çok yakın isim ve sıfatlar bulunuyor.''

Oyunda Türk kültüründeki ''yeniçeri'', ''azap askeri'', ''sipahi'', ''lağımcı'' gibi bazı figürler ve mimari özelliklerin yanı sıra Çin, Mısır, Japonya gibi ülkelere özgü figürleri de kullandıklarını anlatan Bayol, ''Osmanlı ve Orta Asya Türk motiflerini fantastik kurgu için hayal gücüyle harmanladık. Osmanlı, Türk ya da Asya kültürlerinin ögelerini alıp, oyundaki x bir kültüre aşıladık. Ancak bunlar direkt Türk kültürü olarak geçmiyor. Hem karakter, hem kıyafet tarzı hem de hem mimari özelliklerle bu kültürler rahatlıkla anlaşılabiliyor'' dedi.

-SENARYOSU-

Tek kişilik bir oyun olan Hükümran Senfoni'nin, PC platformları için üretilen bir rol yapma oyunu olduğunu kaydeden Bayol, oyunun senaryosu ile ilgili şu bilgileri verdi:

''Hükümran Senfoni serisinin öyküsü, Ceiron gezegeninin en büyük kıtası olan Sorien'de geçer. Sorien, 3 büyük federasyona, 7 büyük ulusa, 70 eyalete ve 312 şehre ev sahipliği yapar. Ayrıca insanlar dahil 24 canlı türü bu kıtada yaşar. Bu gezegende büyük bir savaş yaşanır. Bu savaşın ardından yaşanan yıkım ve yokluk insanları yorgun düşürür. İnsanlar artık din, milliyetçilik gibi sömürüyle galeyana gelip savaşacak durumda değildir. Savaş sonrasında insanlar teknoloji, ekonomi, ticaret ve ziraat gibi alanlarda gelişme gösterirler. Bu yarışta bazı ülkeler geride kalır. Önde giden ülkeleri yakalamak için inançlarını kaybettikçe yine eski düşmanlıklar oluşmaya başlar.

Ardından geri kalanlarla ileri ülkeler arasında bir savaş başlar. Bir çeşit dünya savaşı. Bu noktada kullanıcı oyuna girer ve bir takım güçleri kullanarak oluşan bir senfonide nasıl bir rol olacağına karar verir.''

haberturk

19.02.2008

Terminator gerçek mi oluyor?

ABD'li bilim adamları 2029 yılına kadar insan zekası düzeyinde makineler üretmeyi planlıyorlar.
Terminator gerçek mi oluyor?
"İnsanlık, küçücük robotları insan beynine naklederek daha zeki yapma peşinde" diyor Amerikalı bilim adamı Ray Kurzweil ve ekliyor "Bunu yapmak medeniyetimizin görevi". Ayrıca bu gelişmelerden dolayı yaratıkların istilası olmayacağını ve insanlar ile makinelerin yer değiştirmeyeceğini de belirtiyor.

Mühendisler, makineleri insanlara aktararak sağlık alanında yardımcı olacağına inanıyorlar.

Ray Kurzweil hakkında

16 yaşında kendi bilgisayarını yaptı ve ülkenin en önemli teknoloji ödülü, 'Ulusal Teknoloji Madalyası' sahibi. Üç ABD Başkanı'nın elinden Onur Ödülü ve dokuz fahri doktora verilen MIT mezunu Ray Kurzweil'in en önemli buluşları arasında körler için geliştirdiği okuma programı ve elektronik piyano da bulunuyor.

Kendisi Fantastic Voyage: Live Long Enough to Live Forever (Fantastik Seyahat: Sonsuza Kadar Yaşamak için Uzun Yaşamın Sırları) isimli kitabı yazarak insanlığın robotlar sayesinde sonsuza kadar yaşayabileceğini dile getiriyor.

10.02.2008

İnternette yeni bir dönem başlıyor

GRID adı verilen yeni nesil internetin kullanımına başlanması ile herkesin bilgisayarı süper olacak

10.02.2008 11:35
Dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuarlarından olan İsviçre'nin kenti Cern'de kainatın şifresini çözmeye yönelik deney için geri sayım devam ederken, bilim dünyasındaki heyecan da giderek artıyor. Cern'in oluşturduğu bilgi miktarı devasa boyutları nedeniyle günümüz internet altyapısı üzerinden aktarılmasını imkansız hale getiriyor.

Bu nedenle Cern uzmanları aynı www konusunda olduğu gibi internet kullanımında da yeni bir sayfa açmış durumda. Bu sayfanın adı kısaca GRID (Şebeke). Bu modelde dünya üzerinde milyonlarca bilgisayar birbirine bağlanarak süper bir bilgisayar oluşturuluyor. İsteyen herkes bu süper bilgisayarın gücünü kullanabiliyor. Kullanımı halen bilim ve kamu çevreleriyle sınırlı olan GRID'in yakın zamanda internet kullanım alışkanlıklarımızı temelden değiştireceği tahmin ediliyor. Çünkü bu sistemde artık evinizdeki internetin yada bilgisayarınızın gücü önemini yitirecek. Artık ortak süper bilgisayar ile internet kat kat daha hızlı hale gelecek.

Cern'de işlerin yolunda gidebilmesi için özellikle bilişim alanına önemli yatırımlar yapılıyor. LHC Projesi kapsamında nisan ayından itibaren etkin hale geçecek olan ve aralarında Atlas dedektörünün de bulunduğu toplam 4 dedektörün çalışabilmesi için çok güçlü bilişim altyapısına gerek duyuluyor.

Ayrıca bu 4 dedektörün açığa çıkaracağı bilgi selini kontrol ve değerlendirmek için ise ayrıca özel yazılımlarla destekli bilişim altyapısına ihtiyaç var. Bu nedenle Cern'de dünyanın en hızlı 100 bin bilgisayarının birbirine paralel bağlanmasıyla oluşturulan süper bir bilgisayar gücü bulunuyor. Ancak bilgisayar gücü ve hızı yapılacak işin doğası gereği başlı başına yeterli olmuyor. Cern Bilişim Bölümü Başkanı Wolfgang von Rüden'in verdiği bilgilere göre Cern'in yıllık ürettiği bilgi miktarı 15 petabyte'ı (15 milyon gigabyte = 7.5 milyar A4 sayfası yazı) aşmış durumda. Yeni Atlas dedektörünün devreye girmesi ve temmuz ayında proton çarpışmasının (Büyük Patlama deneyi) gerçekleşmesi halinde bu rakamın 20-25 petabyte'a çıkması gündeme gelecek. Büyük Hadron Hızlandırıcısı (LHC) Proje Koordinatörü Dr. Markus Nordberg'e göre LHC Projesi'nde çalışan bilimi nsanlarının durumu aynı Kristof Kolomb'a benziyor.

Lee, 'www'yi buldu, şefi çağın icadı internet için 'muğlak' dedi!

Lee, 'www'yi buldu, şefi çağın icadı internet için 'muğlak' dedi!
CERN, faaliyet alanı nedeniyle teknolojinin sınırlarını zorluyor. Cern'li uzmanlar bilgisayarlar üzerinde bulunan büyük miktarda bilgiyi dünyanın farklı bölgelerindeki diğer bilgisayarlarla paylaşılır hale getirmek için yeni bir sisteme ihtiyaç duyduklarını fark etti. O dönemde Cern'de çalışan İngiliz mühendis Tim Berners Lee bugün World Wide Web (www.) olarak tanıdığımız sistemi geliştirdi ve interneti büyük bir bilgi deposu haline getirmeye yönelik ilk adımı attı. Ancak Lee'nin Mart 1989'da Cern'de sunumunu yaptığı projesi dönemin proje yöneticileri tarafından pek etkileyici bulunmadı. Öyle ki Lee'nin www raporunu okuyan şefi Mike Sendall bilgileri inceledikten sonra ön sayfanın üst kısmına, "Muğlak ama heyecan verici" ifadesini not olarak düştü.

CERN'de keşfedilen ve tüm dünyada kullanılmaya başlanan www adresleme sistemi internetin en önemli standartlarından biri haline geldi.

Sabah

Sadece anne-babayı arayan cep telefonu

Türkiye'ye geleli 2 ay olmasına rağmen 3 bin adet sattı.

10.02.2008 01:20
Amerika'da iki yıl önce piyasaya çıkan ve 1 milyon adetten fazla satan, kullanıcıları arasında Madonna ve Angelina Jolie'nin evlatlık oğlu Maddox'un da bulunduğu çocuk cep telefonu Firefly, Türkiye'ye geleli iki ay olmasına rağmen, 3 bin adet sattı. Fiyatı 169 YTL olan telefonda, sadece ebeveynin izin verdiği numaralar aranabiliyor.

Amerikan futbolu kaskından üretilen ve kırılmaz özelliğe sahip olan telefon yekpare parçadan oluştuğu için özellikle 'İçinde ne varmış' diye kurcalayan afacanların, telefonun parçalarını yutmasını da engelliyor.

Firefly, Türkiye'ye Turkcell'in en büyük dördüncü bayii olan MEP İletişim tarafından getirildi Mustafa Pamuksüzer, Haluk Kanpak ve Ayhan Sezer tarafından 1999 yılında kurulan MEP İletişim, Turkcell ürünlerinin dağıtım ve satışının yanı sıra Motorola'nın da Türkiye distribütörlüğünü yürütüyor. MEP İletişim Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Timur Kaya, "Ürün Türkiye'ye 2007'nin ekim ayında geldi. Türkçeleştirme ve tanıtım çalışmalarının ardından piyasaya yeni sunduk sayılır. Getirdiğimiz telefon 5-9 yaş için. 9-13 ve 13-17 yaş için de iki model daha getireceğiz. Yeni modellerle birlikte bu yıl içinde 50 bin adetlik satış öngörüyoruz" dedi.

YAŞLILAR VE YABANCILAR ÇOK SEVDİ


Türkİye'de yaşayan yabancı uyruklulardan da 'Telefonun İngilizce mönüsü var mı?' diye talep aldıklarını anlatan Timur Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Müşterilerden gelen telefonlardan yaşlı anne ve babaları için de Firefly'ı satın aldıklarını öğreniyoruz. Basit kullanım mönüsüyle yaşlı ve yabancılar telefona ilgi gösteriyor."

Çocuk telefonu Firefly'ın karnesi

Telefonun 12 melodisi, 7 ayrı renkte ekran ışığı ve 5 farklı animasyonu var.

Kılıftan araç şarjına kadar rengarenk aksesuarları

5-20 YTL arasında satılıyor.

Firefly, Turkcell, Avea ve Vodefone'la uyumlu olarak çalışıyor.

Telefonun yanında direkt 112'ye bağlanan acil durum tuşu bulunuyor.

Yalnızca anne - babaların kullanabildiği özel şifreli menüsüyle tanımlanabilen 20 numara ve isteğe bağlı olarak devreye sokulabilen arama kısıtlaması özelliği var.

Telefonun üzerinde anne ve baba figürü yer alıyor. Böylece çocuk okuma yazma bilmese bile resme bakarak, direkt annesini veya babasını arayabiliyor.

Akşam

6.02.2008

Bedava Kablosuz İnternet Hizmeti

Aşağıda bedava internet hizmeti verilen ülkeler ve parantez içindeki sayı ile de hizmet veren yer sayısı ifade ediliyor. Ülkemizin bu meselede ne durumda olduğu tabloya bakılınca hemen farkedilebiliyor. Bu kadar bilgisayar satışının yapıldığı neredeyse her eve bilgisayarın girdiği şu günlerde bedava kablosuz internet hizmetinin artmasını ümit etmekten başka çare kalmıyor!

ÜLKE (Ücretsiz kablosuz internet hizmeti sayısı)
------------------------------------------------------
AR Argentina (413)
AU Australia (105)
AT Austria (74)
BS Bahamas (2)
BH Bahrain (1)
BB Barbados (1)
BE Belgium (218)
BA Bosnia And Herzegovina (2)
BR Brazil (433)
BG Bulgaria (8)
CM Cameroon (1)
CA Canada (491)
KY Cayman Islands (1)
CL Chile (235)
CN China (14)
CO Colombia (5)
CR Costa Rica (10)
HR Croatia (4)
CY Cyprus (7)
CZ Czech Republic (28)
DK Denmark (3)
DO Dominican Republic (9)
EC Ecuador (3)
EG Egypt (9)
SV El Salvador (2)
EE Estonia (3)
FI Finland (4)
FR France (1149)
DE Germany (568)
GH Ghana (2)
GR Greece (33)
GU Guam (2)
GT Guatemala (2)
GY Guyana (2)
HN Honduras (1)
HK Hong Kong (9)
HU Hungary (17)
IS Iceland (2)
IN India (56)
ID Indonesia (18)
IR Iran (1)
IE Ireland (71)
IL Israel (15)
IT Italy (416)
JM Jamaica (1)
JP Japan (7)
KW Kuwait (3)
LA Lao People's Democratic Republic (1)
LV Latvia (3)
LB Lebanon (1)
LT Lithuania (3)
LU Luxembourg (1)
MK Macedonia (6)
MY Malaysia (32)
MT Malta (2)
MX Mexico (143)
MC Monaco (2)
MA Morocco (5)
NP Nepal (3)
NL Netherlands (106)
AN Netherlands Antilles (3)
NZ New Zealand (14)
NI Nicaragua (2)
NG Nigeria (9)
NO Norway (10)
PK Pakistan (9)
PA Panama (8)
PE Peru (5)
PH Philippines (27)
PL Poland (281)
PT Portugal (14)
RO Romania (256)
RU Russian Federation (96)
SA Saudi Arabia (1)
SN Senegal (1)
SG Singapore (20)
SK Slovakia (19)
SI Slovenia (14)
ZA South Africa (8)
ES Spain (157)
LK Sri Lanka (1)
SE Sweden (14)
CH Switzerland (82)
TW Taiwan (10)
TH Thailand (36)
TN Tunisia (2)
TR Turkey (17)
TC Turks And Caicos Islands (2)
UG Uganda (2)
UA Ukraine (19)
AE United Arab Emirates (4)
GB United Kingdom (522)
US United States (17452)
UY Uruguay (3)
VE Venezuela (49)
VN Viet Nam (6)
VI Virgin Islands, U.S. (2)

22.01.2008

İnsan insanın kurdudur

İnsan insanın kurdudur

İnsan insanın kurdudur
Geçen sene haziran ayında tanıttığımız ChaCha artık telefonla da aradığınız konularda yardım etmeye başladı.
İnternette bilgiye ulaşmak için ilk durağımız arama motorları. Ama en kesin sonuçlar için 'bir bilene' sormakta yarar var

Dünyanın en çok tercih edilen arama motoru Google'ın bu noktaya gelmesinde iki büyük etken vardı. İndekslediği milyarlarca sayfa arasında aradığınız şeye en uygun sayfayı belirleyen algoritması ve sade yapısı. Google'ın algoritması Coca Cola'nın içeriği kadar gizli bir formül. Rekabet etme niyetindeki girişimlerden en ilginci geçtiğimiz hafta açıldığı gün tanıttığımız Wikia. Bu arama motoru herkese açık bir formüle sahip ve insanların katkılarını da kabul ediyor. Yani bir konu hakkındaki arama sonuçlarına tavsiyelerinizle katkıda bulunabiliyorsunuz.
Geçen senenin ortasında açıldığında tanıttığımız ChaCha ise insanı temel alıyor. Sitede yaptığınız arama sonuçlarından tatmin olmazsanız bir tuşa basarak o konuda gönüllü hizmet veren uzmanlardan yardım alabiliyorsunuz. Böylece onlar en uygun sonucu size doğrudan veriyor. Doğru sonucu buluncaya kadar bu hizmeti devam da ettirebilirsiniz. Rehberler size verdiği hizmet karşılığı siteden para kazandığı için kalite de asla düşmüyor.
ChaCha geçtiğimiz hafta hizmeti biraz daha geliştirerek telefonu da devreye soktu. ABD'de yaşayanlar özel numarasına kısa mesaj olarak yolladığınız sorulara kısa sürede cevap veriyor. Böylece sokakta ya da herhangi bir yerde internet derdine düşmeden en garantili ve kesin cevabı alabileceğiniz bir yapı doğuyor.
Arama motorları insanların bilgiye ulaşmadaki öncelikli tercihleri olmaya devam ettikçe yaratıcı çözümler de sürecek gibi görünüyor.


Radikal

19.01.2008

Microsoft "Surface"

Tanıtım Videosu 1


Tanıtım Videosu 2


Tanıtım Videosu 3


Tanıtım Videosu 4


30 Mayıs’ta Microsoft tüm dünyaya bir basın bülteni geçti. Surface Bilgisayarını kullanarak hayat(restaurantlar, oteller,casinolar , alışveriş, eğlence, iş kısacası herşey...) ayağınıza kadar gelecek ! diye bir başlıkla duyurdu...

Microsoft Surface in en büyük özelliği, şimdiye kadar alışılagelmişin dışına çıkarak; dokunarak, ellerimiz ile objeleri hareket ettirerek kolaylıkla işlem yapmamızı sağlayacaktır. Tüm bunlar surface , yüzeyin ;) üzerinde oluyor. Yani Surface'in üztüne cep telefonunu, pda'ini koyuyor çevresinde bir alan halkası oluşuyor ve drag&drop ile istediğin resim, bilgi, yukleyebileceğin, saklayabileeğin herşeyi sürükleyip bırakıyorsun. İstediğin resim ya videonun size’ını elinle çekip buyutup, küçültebiliyorsun. Elinle mail yazıp gonderebiliyorsun. Artık bu senin mailin değil el yazından tanırım denebilecek :) Bugun ne yapayım? , nasıl bir program yapayım?, nerede? ne var ?, gideceğim yere nasıl ulaşırım ?, zamanı en iyi nasıl kullanırım ? dersen, yine surface in başına geçip Google map gibi haritadan (artık biliyorsunuz street olayına kadar indirgendi) , kendi route nuzu şehirinizdeki size uygun activite lere gore ayarlayabiliyorsun.

Mouse ve klavye devri bitti ! Artık devir ses, kalem ve dokunma devri... Eskiden bunlar vardı diye yad ederiz . Nasıl 80s 90s dekiler şimdi bize komik geliyorsa, kısa bir süre sonra mouse ve klavyede aynı komiklikte mi gelecek ?

Surface ; 76 ekran ve bir sehbayı andırıyor. Üzerine koyduğun bazı cisimleri algılayabilecek. Örneğin bir restaurant da masaya oturacaksın ama masa biraz akıllı bir masa, yani "Surface" , menu yok buradan gorselleri ile yemeklerini tutup çekip sipariş kutusuna atabileceksin, örneğin Coca – Cola bardağını Surface’in üstüne koyduğun zaman ürünün sloganını, mottosunu yazacak “Hayatın tadı. Coca-Cola” gibi... Hatta işi büyütecek olursak, restaurant da bir şarap seçtiniz ve geldiğinde Surface’in üstüne koyduğunda kadehteki barkodu okuyup , şarabın yapıldığı üzüm bağı hakkında bilgi verip, o bölgeden fotoğraflar gosterebilecek. Hatta ben biraz daha da ileriye gidip; ağırlığından (bardağın barcoduna bardağın +3-3 gramajı girilerek) bardağınız boşaldığında garsonunuza özel bir alert gondererek; sıkıcı garson aramaları, göz temasını yakalayabilmek için gereksiz mimikler ve hareketler ve çağrış tarzlarından kurtulmak (koçum, aslanım, bilader vb.. :)) gibi kurtulmak bu aletin kullanıldğı yerlerde çok yararlı olacaktır. Hem müşteri, hem de firma için. Biz Turkler sıcak teması severiz, kopmamız bundan biraz zaman alabilir ama olsun ;)

Surface’in esasında 4 temel özelliği var ;

Turkçeye çevirmeyeceğim çok komik oluyor.

Direct interaction : kullanıcılar artık mouse ve klavye kullanmadan elleri ile dokunarak herşeyi yapabilecekler.

Multi-touch : bilinen dokunmatik ekranlar gibi tek bir komutu değil birçok komutu aynı anda gerçekleştirebilecek

Multi- user : sehpaya benzemesinin en buyuk nedeninden bir tanesi , yatay olmasından dolayı üzerinde birden çok kullanıcı olabilecek.

Object recognition : Surface’in üzerine koyulan nesneleri üzerindeki özelliklere göre tanıyıp , işlem yapma kolaylığı sağlayabilecek.

alıntı: blogbenim

18.01.2008

Dünyanın İlk Bilgisayarı (Tarihçe)

Bilgisayar tarihçesine bir göz atarsak, bilgisayar fikrinin çok eskilere dayanmadığını görürüz. Daha 1830′larda Charles Babbage (1792-1871) fark makinesini ve ardından analitik makineyi yapmasıyla hesaplama işlerinin elektro mekanik araçlara yaptırılması ve sonuçların elde edilmesi görüşü doğmuştu. Charles Babbage yaptığı bu makineler ile başarılı sonuçlar elde edememesine rağmen, bilgisayarların temelinin onun tarafından atıldığı kabul edilmektedir.

1850 yılında George Boole kendi adıyla anılan ve sadece 1 ve 0 rakamlarının kullanıldığı Boole Cebiri sistemini bularak, bilgisayarların gelişimi üzerinde önemli rol oynamıştır.

1890′da Herman Hollerith tarafından, delikli kartlarla bilgilerin yüklenebildiği ve bu bilgiler üzerinde toplama işlemlerinin yapılabildiği bir elektro mekanik araç geliştirdi. Bu hesaplayıcı ABD'nin 1890 nüfus sayımında başarılı biçimde kullanıldı.

İlk analog bilgisayar 1931 yılında Vannevar Bush tarafından gerçekleştirildi. Buna karşılık, ilk sayısal bilgisayarı George Stibiz 1939′da New York'taki Bell Laboratuvarında üretti. Stibiz ikili sistemi bu makinaya uygulayarak komplex sayılarla aritmetik işlemler yapılmasını sağladı.

Bilgisayarlar konusunda en önemli ve hızlı gelişmelerin 2. Dünya Savaşından sonra başladığı görülüyor. Haward Aitken IBM ile işbirliği yapmak suretiyle 1944′de MARK I'i tamamladı. Bu bilgisayar küçük kapasiteli olmasına rağmen o günün koşullarında büyük bir başarı olarak kabul edildi. MARK I'e bilgiler delikli kartlarla veriliyor ve sonuçlar yine delikli kartlarla alınıyordu.

Bir grup bilim adamı tarafından 1945′de ENIAC isimli bir bilgisayar yapıldı. ENIAC askeri amaçlar için geliştirildi. Radyo lambaları kullanılıyordu ve MARK I'e göre oranla oldukça hızlıydı. Bu bilgisayar ile elektronik bilgisayara geçiş başlamış ve mekanik donanım yerini elektronik devrelere bırakmıştır.

Ticari amaçlarla kullanılabilen ve seri halde üretimi yapılan ilk bilgisayar UNIVAC I oldu. Bu bilgisayarın giriş-çıkış birimleri manyetik bant idi ve bir yazıcıya sahipti. Aynı yıllarda IBM 701 bilgisayarı piyasaya çıktı. Bu bilgisayarın vakum tüplü ve basit biçimde programlanabilen bir yapısı bulunuyordu. IBM firması 1958′den itibaren bilgisayarda vakum tüpleri yerine diot ve transistorları kullanmaya başladı. Buna bağlı olarak daha küçük, hafif ve daha az ısınan bilgisayarlar pazarlandı. Ayrıca bilgi depolama ortamları olarak disk ve tamburlar kullanılmaya başlandı.

1964 yılından itibaren transistorların yerini bütünleşik devrelerin alması bilgisayar alanındaki gelişmelere ivme kazandırmış; daha hızlı, güvenilir ve maliyeti daha ucuz bilgisayarlar üretilmeye başlanmıştır. 1970 yılından itibaren geniş çapta bütünleşik devrelerin kullanılmaya başlanmasının bilgisayar devrimine yeni boyutlar kattığı görülmüştür. Özellikle 1993 yılından itibaren geniş bellekli ve hızlı bilgisayarlar yanı sıra güçlü programlama dilleri ve işletim sistemlerinin ortaya çıktığı dikkatleri çekmektedir. Artık eski bilgisayarlarda kullanılan çekirdek bellek yerine daha ucuz manyetik iç bellekler kullanılmakta ve bilgisayar maliyetleri gün geçtikçe düşmektedir.

İLK BİLGİSAYARLAR

Bilgisayardan, PC, Kişisel Bilgisayar, IBM-uyumlu bilgisayar diye söz edildiğini, kimi zaman 386,486, Pentium adlarıyla adlandırıldığını duymuş olmalısınız. Biraz daha ileri giderek, ISA, EISA, PCI bilgisayarlardan da söz edildiğine rastlamışsınızdır. Biraz daha teknik konulara meraklı olanlar, AT, XT, Ps/2 gibi terimlere de aşina olmalılar.

1980′lerden bu yana kişisel bilgisayarları ya ana kartının genel mimarisi, ya da ana işlemcinin modeline göre türlere ayırmak gelenek oldu. Şimdi PC dünyasına biraz daha yakından bakabiliriz:

IBM-PC

Bilgisayar çılgınlığını başlatan bu cihaz, 1981 yılında piyasaya sürüldüğünde, hangi tür mağazalarda satılabileceği bile belli değildi. İki adet 5.25 inçlik floppy disket sürücüsü olan IBM PC'nin sabit diski yoktu. Ana işlemcisi Intel 8086 idi; beş adet kart yuvası vardı. Bir süre sonra IBM bu modele sabit disk koydu; ama RAM çipi denilen bilgisayarın hafızasını oluşturan çipi alakartla birleşik olduğu için arttırılması mümkün değildi. Elinizde böyle bir antika bilgisayar varsa, yenilemek güncelleştirmekten vazgeçin; olduğu gibi saklayın. Bir süre sonra antikacılara ya da bilgisayar-teknoloji müzelerine satabilirsiniz.

IBM XT

IBM firmasının 10 megabyte sabit disk koyduğu ilk kişisel bilgisayarı olan XT'nin CPU'su da ilk PC'ye göre daha hızlı Intel 8088′di. Kart yuvası sayısı 8′e çıkartılmıştı. 8-bit tabir edilen standartta kart kabul eden bu bilgisayarın da bugün layık olduğu tek yer müze!

IBM AT

1985′te piyasaya sürülen ve bugünkü şekliyle PC'nin gerçek büyükannesi olan AT, Intel 80286 CPU üzerine inşa edilmişti. Orijinal PC'ye göre beş kere daha hızlıydı ve 16-bit standardında kart kabul ediyordu. IBM firması, bu bilgisayarla, ISA denen ana kart mimarisini bütün endüstrinin yararlanabileceği şekilde kullanıma açtı. ISA bütün bilgisayar endüstrisi için standart mimari anlamına geliyordu; nitekim öyle de oldu. Bir anda yüzlerce şirket, AT ile uyumlu cihazlar imal etmeye başladı. Modemlerin, tarayıcı ve diğer harici cihazların bilgisayara bağlanmasında kullanılan ara-birim kartlarının bir anda mağazaları doldurması, bu standardın gerçekten bütün endüstri tarafından kabul edilmesiyle mümkün oldu. Ancak AT bilgisayarların ana kart hızı bugünkülere oranla son derece düşük olduğu için böyle bir bilgisayarın yeni kartlarla güncelleştirilmesi, yeni kartlara verilecek paranın çöpe atılması olur. IBM-AT bilgisayarın ana kart büyüklüğü, günümüzdeki modern kartlarla aynı olduğuna göre, kasasının boş kutu olarak değerlendirilip, içindeki herşeyi değiştirmek mümkündür. Ancak orijinal AT'nin güç birimine ayırdığı yer çok küçük olduğu için, yenilemek için göstereceğiniz zahmet, boş kutu masrafından sağlayacağınız tasarrufa değmeyecektir.

PCjr ve PS/2

ISA standardının kabulü ile IBM dışındaki firmaların IBM-uyumlu denilen bilgisayar imalatı da hızlandı. IBM'in ilk AT bilgisayarları oldukça pahalı idi. Diğer firmaların IBM-uyumlu bilgisayarları ise çok daha ucuzdu. IBM, 1986 ve 1987 yıllarında çıkarttığı PCjr modeli ile diğer firmalara kaptırmaya başladığı ev-bilgisayarı pazarını geri almaya çalıştı. PS/2 ise, IBM başka firmalar tarafından benzerinin yapılmasına izin vermediği bir mimari ile yapılıyordu. IBM bu mimariye MCA (Micro Channel mimarisi) adını veriyordu. ISA'dan farklı, günümüzdeki Tak-Çalıştır türü kartlar gibi, MCA bilgisayarları için yapılacak kartların ayarlarının kullanıcı tarafından değil, bilgisayar tarafından otomatik yapılacak olmasıydı. Ne var ki, bu strateji tutmadı. PCjr, çok az yetenekli oluşu; PS/2 ise herhangi bir mağazadan satın alınabilecek ISA kartları kabul etmediği ve MCA kartları diğerlerine oranla üç-dört kat daha pahalı olduğu için PS/2 bilgisayarları birkaç kişi ve firmanın antikaları arasında yer aldı. IBM, daha sonra fazla duyurmadan, PS/2 bilgisayarların ISA modellerini de çıkarttı. Eğer böyle bir bilgisayara sahipseniz, anakart yeri yeni anakartları alacağı ve güç birimine ayrılan köşe oldukça geniş olduğu için her şeyi yenilemek şartıyla, boş kutusu olarak kullanabilirsiniz. Ancak dökme-metal şasesi yüzünden yerinden kaldırması zor olan PS/2, kullanıcıya hayatı bayağı zorlaştırabilir.

386, 486 ve PENTIUM

Ve geldik günümüzün modern bilgisayarlarına. 1987′den itibaren Intel firması her iki yılda bir ana-işlem çipini daha hızlı ve daha çok işlem yapabilen modellerle geliştirmeye başladı. 486′yı 586 izledi. Bu sırada diğer firmalarda CPU üretmeye ve kendi çiplerine Intel-benzeri isimler vermeye başlamışlardı. Intel firması, rakamdan oluşan marka ve mamul adlarının telif hakkını korumanın güç, hatta imkansız olduğunu acı şekilde öğrenince, 586 çipine "beş kelimesinin Latincesinden (Penta) türetme Pentium adını verdi. (Pentium adı o kadar tuttu ki, Intel 686 ve 786 olması gereken çiplerine Pentium II ve Pentium III adını verdi.)İntel Ailesinin Gelişimi

Intel firmasının 386 çipi ile geliştirdiği bilgi işlem yöntemi, daha sonraki bütün çiplerinde aynen uygulanmıştır.Bir başka deyişle 486 ve Pentium çipleri sadece daha gelişmiş 386′dır. Bugün sadece "386-çipi" diye adlandırılan ISA mimarisinde inşa edilmiş bilgisayarlar, hafıza ve sabit disk alanına göre modern işletim sistemlerinin bir sürümü ile çalışırlar. Bu tür bilgisayarlarda CPU, RAM ve Sabit Disk imkanlarına göre Windows 3.1, Windows 3.11, Windows 95…2000,Windows NT işletim sistemini görebilirsiniz. "Açık sistem" veya GNU gurubu denilen işletim sistemleri (Linux gibi) 386-tipi bilgisayarlarda yeni Windows sürümlerine göre daha rahat çalışır.

Intel 386 veya Intel 486 (ve bunların dengi olan AMD ve Cyrix çipleri) bulunan bilgisayarlar, ISA ve bunun geliştirilmişi olan EISA mimariye sahiptir; yani çarşıdan alacağınız herhangi bir ara-birim kartını takabilirsiniz. Fakat Intel, ISA'nın ve EISA'nın en büyük zorluğu olan, takılan kartın ince ayarlarının kullanıcı tarafından yapılması zorunluluğunu ortadan kaldıran ve adına kısaca PCI dediği yeni bilgisayar mimarisi geliştirdi. PCI mimarisinin en büyük özelliği bu mimariye uygun kartlar katıldığında kartın bilgisayarla uyumlu hale getirilmesi için hiçbir ayarının yapılması zorunluluğu (ve çoğu zaman imkanı) olmamasıdır. Bu tür bir kartı ISA ve EISA bilgisayara takamazsınız, ama PCI mimarisindeki ana kartlarda genellikle birkaç ISA, hatta EISA kart yuvası bulunabilir.

Çeşitli ana kart firmaları, 386 çipinden CPU'yu takılıp çıkartılabilen tarzda yapıyorlar. Ayrıca 386-tipi ile bilgisayarın hafıza çiplerinin de değiştirilmesi ve artırılması mümkün hale geldi. Bu tür bir ana karta sahipseniz, büyük bir ihtimalle bilgisayarınızın CPU, RAM ve benzeri birçok unsurunu yenileyebilirsiniz.
Intel Firması 1968 yılında hafıza tüm devreleri yapmak üzere kuruldu. Üretecekleri bir hesap makinesi için CPU tüm devresi isteyen, hesap makinesi üreten bir firmanın talebi; ve yine üretecekleri bir terminal için yine özel bir tüm devre isteyen, diğer bir firmanın isteklerini karşılamak için, Intel firması 4004 (1971) ve 8008 (1972) CPU'larını yapmıştır.

Mikroişlemciler ve mikrobilgisayarların sınıflandırılmasında en temel bir ölçü, mikroişlemcinin tümdevre-üzerinde işlem yaptığı en uzun verinin bit sayısı, yani kelime uzunluğudur (word length). 4-bit işlemci olan 4004 ve 8-bit işlemci olan 8008′den başlayarak, mikroişlemciler ve mikrobilgisayarlar için, 4-bit, 8-bit, 16-bit, 32-bit, 64-bit gibi veri uzunluk standartları doğmuştur.

Intel, bu ilk müşterilerden başkasının, 4004 ve 8008 tüm devrelerine ilgi göstereceklerini tahmin etmediği için, üretim hattını düşük kapasitede tutmuştu. Fakat tahminlerinin aksine, bu tüm devrelere çok büyük bir ilgi oldu. Bunun sonucu ve aynı zamanda 8008′in 16K'lık hafıza limitini aşmak amacıyla, Intel firması 1974 yılında genel-amaçlı 8080 CPU'sunu üretti. Birden bu tüm devreye büyük bir talep oldu ve kısa bir süre içinde 8080, 8-bit mikroişlemci endüstri standardı oldu. Intel, iki yıl sonra 1976′da, gelişmiş bir 8080 işlemcisi olan 8085′i piyasaya sürdü.

Intel 1978 yılında ilk 16-bit mikroişlemci olan 8086′yı üretti. 8086 daha önceki 8080/8085 ürününe bazı yönlerle benzemesine karşın, iki işlemci ailesi birbiri ile uyumlu değildi. Bir yıl sonra 1979′da üretilen, 8086′nın 8-bit veri yoluna sahip sürümü olan 8088, 1981 yılında üretilen IBM PC mikrobilgisayarlarının ilk işlemcisi olmuştur. Kısa sürede endüstrinin 16-bit mikroişlemci standardı olan 8086/8088, günümüze kadar uzanan pek çok değişik ürünüyle , x86 ailesi diye adlandırılan mikroişlemci ailesinin çekirdeği (core) oldu.
İNTERNET İN HAYAT HİKAYESİ

İlk geniş alan ağı olan ARPANET 1960′lı yılların ortasında askeri amaçlarla ortaya çıktı. Nükleer bir savaş esnasında telefon hatlarının çoğunun tahrip olması durumunda bilgisayar iletişiminin sürdürülmesi amaçlanıyordu. Paul Baran, Rand Corp. adına paket-anahtarlamalı ağ fikrini gelişdi. Paket anahtarlamalı ağlarda, her mesaj küçük parçalara bölünür ve bu parçaların varış noktasına başarı ile ulaşıp orijinal mesajın oluşturulması sağlanır.

1969 yılında DARPA (Defense Advanced Projects Agency) Amerika'da örnek bir paket anahtarlamalı ağ oluşturulması için bir proje başlattı. Bu ağın adı ARPANET' dir. ARPANET, veri haberleşmesindeki tekniklerin öğrenilmesi amacı ile oluşturulmuştur. 1972, ağların ağı ortaya çıkmaya başladı. 40 bilgisayardan oluşan bir ARPANET gösterisi yapıldı. 1975 yılında başarılı bir biçimde ARPANET işlevsel bir ağ konumunu aldı, birçok organizasyon bu ağa katıldı.

1983 yılında, Internetworking Working Group (INWG) TCP/IP'ye temel halini verdi. TCP/IP protokolleri de askeri standart olarak (MIL STD) uyarlanmıştır. Aynı yıllarda Internet terimi yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. TCP/IP protokolünün Unix işletim sistemine eklenmesinin ardından, 1984 yılında DNS (Domain Name System) tanıtılmıştır. DNS' in tamamlanması 4 sene sürmüştür. 1985 yılında, NSFNET süper bilgisayarlar arası TCP/IP tabanlı ağın oluşturulup çalıştırılması için kuruldu.

eski ARPANET, MILNET ve daha küçük ARPANET (DDN: Defense Data Network) olmak üzere ikiye ayrılmıştır. 1990 yılında ARPANET varlığını yitirmiştir.

İnternet orijinal ARPANET' den doğmuş, bağlantılı ağların dünya çapında bir koleksiyonudur. Bu ağlar değişik fiziksel ağlardan tek bir mantıksal ağa bağlantı için Internet protokolü (IP) kullanırlar.

İnternet'i başlangıçta yoğun olarak akademik dünya kullanmakla beraber, son yıllarda Internet bilgi çağı toplumlarının her kesimi için vazgeçilmez bir araç olmuştur.

İlk bilgisayarlardan bazılarının resimleri alttadır;

 

bil1.jpg

bil2.JPG

bil3.jpg

bil4.jpg

bil5.jpg

bil6.jpg

Kaynak: http://www.buzlu.org/?p=45

17.01.2008

Kitlesel hack eylemi

Kitlesel hack eylemi

Güvenlik firmalarından gelen raporlara göre internet büyük bir saldırı dalgasını büyük hasarla atlattı. 70 binden fazla sitenin etkilendiği bu saldırıda Microsoft SQL Server kullanan siteler hedef seçildi. Bu yazılımın içinde bulunan bir açığı kullanan saldırganlar bir yazılım yardımıyla rastgele adresler üstünde gezerek bu açığa sahip sitelere otomatik olarak sızmayı başardı. Kurbanlar arasında CA gibi veri güvenliği sunan firmalar bile bulunuyor. İşin ilginci 70 binden fazla siteyi etkileyen bu açığın Microsoft'un 2006 yılının Nisan ayında yayımladığı yamayı yüklemeyenler yüzünden gerçekleşmiş olması.

radikal

Cepteki projektör

Cepteki projektör

Yenilikçi ürünleriyle tanınan 3M firmasının geçtiğimiz hafta tanıttığı cep telefonuna entegre projektör aynı zamanda uzun yıllara dayanan bir hayalin gerçeğe dönüştüğü an olarak tarihe geçti. LED teknolojisini kullanan ve VGA kalitesinde (640x480 piksel) çözünürlüğe sahip projektör 4x3 santimetre boyutuyla her türlü mobil cihaza entegre edilebilecek kadar küçük. Böylece cep telefonumuza kaydettiğimiz video ve fotoğrafları duvarda dev boyutlarda izlemek de mümkün olacak. 3M, bu çözümün önümüzdeki aylarda kullanılmaya başlanacağını söylüyor.



radikal

E-posta güvenliğinin dört altın kuralı

İnternet üstünden kayıt olduğunuz siteler ve kullandığınız hizmetlerin tamamı e-posta adresinizle bağlantılı. Onu kaybetmek gerçek hayattaki birçok kayıptan beter. Önlemlerse gayet basit

İnternette kayıt olmanızı isteyen hizmetlerin sayısı arttıkça elektronik postanızın önemi de artıyor. Çünkü birçoğu onay için mutlaka gerçek adresinizi istiyor ve herhangi bir sebeple şifrenizi unuttuğunuzda hatırlamak için yine e-posta adresinizi kullanıyorsunuz. Ancak son dönemde yaşanan ve acı sonuçlar doğuran olaylara bakınca kullanıcıların adeta bir sanal maymuncuk haline gelen e-posta kutularını koruma konusunda en basit önlemleri bile almadığını gösteriyor.
Posta kutunuza girmeyi başaran birisinin sitelerin şifre hatırlatma bölümünü kullanarak hemen her üyeliğinizi ele geçirebileceğini ya da kapatabileceğini unutmamakta fayda var. Özetlemek gerekirse adresiniz, sanal âlemde sahip olduğunuz en değerli varlığınız. Ve işte onları koruyabilmek için alabileceğiniz 5 öncelikli tedbir.

1- Şifreyi iyi seçin
Herhangi bir amaçla e-posta hesabınıza girmek isteyenlerin ilk yapacağı şey farklı şifre kombinasyonları kullanarak denemeler yapmaktır. Bazı posta hizmetleri art arda yanlış şifre denemesi olduğunda şüphelenerek otomatik olarak hesabı belirli bir süre donduruyor. Ancak bu genel bir uygulama olmadığı için buna güvenmek de mantıklı değil. Dolayısıyla her şey için aynı şifreyi kullanıyorsanız bile en azından e-posta için mutlaka ayrı bir şifre kullanmayı ihmal etmeyin. Ayrıca sizi biraz tanıyan herkesin kolayca tahmin edeceği kelimeleri de şifre olarak seçmeyin. Örneğin isminiz ve doğum tarihiniz avcılar için en kolay lokmadır. Ama örneğin 1985 doğumlu Ahmet isimli birisinin 1985ahmet ya da ahmet1985 yerine ikisinin karışımı olan 1a9h8m5et gibi bir karışımı kullanması hem hatırlanabilir hem de 'düşman' için zor tahmin edilebilir bir seçimdir.
Korsanlar daha çok sözlük saldırısı yöntemini kullanır. Yani örneğin Türkçe ve İngilizce kelimeleri içeren dosyaları rakamlarla karıştırarak bir yazılım yardımıyla tek tek dener. Yani ahmet1985'e ulaşmak pek de uzun sürmez. Aynı sebepten dolayı a harfi yerine @ (at) ya da i yerine ! (ünlem) gibi semboller kullanmak sözlük kullanan saldırganların işini hayli zorlaştırır.
Son olarak şifrenizin 8 haneden az olmamasına özen gösterin. Ne kadar kısa olursa rastlantısal olarak ona ulaşmak da o kadar kolay olacaktır.

2- Her mektubu açmayın
Çoğunlukla büyüklerin çocuklara "tanımadığın kişilerle konuşma",
"bilmediklerine kapıyı açma" şeklindeki uyarılarını andırsa da bir e-postayı açmadan önce mutlaka düşünmekte fayda var. Özellikle sizinle hiçbir ilgisi olmayan kişilerden gelen şüpheli başlıklara sahip mektupları doğrudan silmek en akıllıca yöntemlerden biri olabilir. Çünkü hemen her gün bir tanesi beliren güvenlik açıkları yüzünden özellikle web tabanlı kimi e-posta hizmetlerinin şifreleri yollanan bir mektubun açılmasıyla bile karşı tarafa yollanabiliyor. XSS adı verilen bu yöntem sayesinde kısa süre önce birçok Gmail kullanıcısı mağdur edilmişti.

3- Çıkarken kapıyı kapayın
Birçok kullanıcı mektuplarını okuduktan sonra pencereyi kapattığı zaman hesaptan da çıkış yaptığını sanıyor ancak işin aslı öyle değil. Çünkü bazı hizmetlerde çıkış (logout) linkine tıklamadığınız sürece bir dahaki açılışta şifre sormadan doğrudan mektuplarınıza giriş yapılabiliyor. Özellikle paylaşarak kullandığınız bilgisayarlarda, internet kafe, şirket ya da okul gibi ortamlarda hangi hizmette olursa olsun çıkış yapmadan masanın başından kalkmamaya özen gösterin.

4- Sanal klavyeyi sevin
Klavyeye çok hâkim; şifrenizi bir çırpıda yazıyor olabilirsiniz ama pekâlâ kullandığınız bilgisayarda bütün bastığınız tuşları bir bir kaydeden bir virüs de olabilir. Kendinizi karşı tarafın yerine koyunca örneğin hotmail.com ya da falancabanka.com yazdıktan sonra girdiğiniz metinler kullanıcı adı ve şifreniz olacaktır. Bütün bunlar da olduğu gibi karşı tarafın eline düşecektir. Her işletim sisteminde yer alan sanal klavye bu konuda hayatınızı kurtarabilir. Windows için bunu Başlat / Programlar / Donatılar / Erişebilirlik menüsü altında bulabilirsiniz.
En azından şifrenizi buradan girmek bile bu planı etkisiz kılacaktır.

radikal

16.01.2008

Erkek adam bilgisayarı nasıl kullanır?

Eskiden erkeklerin, olmazsa olmazları vardı. Devir değişti; 'racon' artık sanalda..

* Silmek istediği bir dosyayı Shift+Del kombinasyonu ile siler, geri dönüşüm kutusu kullanmaz, tükürdüğünü yalamaz.

* Windows gezgini kullanmaz, aradığı dosyayı anında bulur.

* IP'sini gizlemez.

* Windows XPde bir hata olduğunda hata raporu göndermez, ispiyonculuk yapmaz, hoşgörülüdür.

* MS Office yardımcısını da diğer yazılımların Yardım menülerini kullanmaz.

* Bilgisayarcı kültürüne saygı gösterir. "Tek rakibim AMD", "Rahmetli de X386'ydı", "Bir sana hasretim bir de 3Ghz CPU hızına", "Windows'un ustasıyım, Linux'ın hastasıyım" gibi sözleri ağzından düşürmez.

* IMAC gibi renkli, cicili bicili bilgisayar kullanmaz.

* Görev zamanlayıcı kullanmaz, kafasına estiğinde defrag yapar.

* İnternette sörf yapmaz, olsa olsa tavla oynar.

* Antivirüsle, spyware ile uğraşmaz. Gerekirse format basar.

* Multimedya klavye kullanmaz.

* Laptopun dokunmatik faresini kullanmaz, normal fare takar.

* Işıklı-janjanlı kasa kullanmaz.

* Ekran koruyucu kullanmaz.

* Overclock yapamıyorum diye ağlamaz.

* Sistemi eski de olsa onu hor görmez, sahip çıkar.

* "Bilmiyordum yanlış yaptım PC bozuldu" demez. "Sinirlendim vurdum tekmeyi, bozuldu" der.

* Markalı PC almaz, kendi PC'sini kendi toplar.

* AMD 3000+'ı 2.6Ghz'e overclock ederken yanan işlemcisini servise götürdüğünde adam gibi doğruyu söyler, "abi açtım çalışmadı" demez. "Ne biçim işlemci bu, adam gibi overclock yapılmıyor" der.

* Bilgisayar ayarlarını kurcalamaktan kaçınmaz. Gerekirse bozar ama yine de kurcalar.

* Sınır tanımaz! ADSL limiti 3GB ise 2.9'da durmaz, sörfe devam eder.

* Hızlı yazayım derken yaptığı yazım yanlışlarını silmekle uğraşmaz, hemen Enter'a basıp gönderir.

* Sabit diskden, fandan, CPU'dan çıkan seslerle huzur bulur.

* Fedakar olur, yaz sıcağında kendisi boncuk boncuk terlese bile vantilatörü kasadan içeri doğru tutar.

* Mouse kullanmaz, klavyedeki hünerlerini her yerde gösterir.

* XP'sini Windows klasik temasıyla kullanır. Şekerci dükkanı gibi kullanmaz.

* Dial-up'ında "save password" demez, tüm şifrelerini hatırlar hepsi de farklıdır.

* My Pictures veya My Music klasörlerini kullanmaz, aksine siler.

* USB'den kahve ısıtıcı kullanır. Mutfağa gitmez. Kahvesini yudumlarken kullandığı ICQ'sunda yazışacak birini bulursa, klavyeyi on parmak kullanmak için kahve tutacağı olarak DVD-ROM'unu kullanır.

* Boş USB yuvası bırakmaz hepsini doldurur.

* Gecenin bi vakti bile olsa bilgisayar başında atletle şortla oturmaz.

* İşlem yapıyor ikonu olarak kum saati yoktur. Tesbih çeken, volta atan Kadir İnanır bakışlı insan modeli vardır.

* Yazılımların LITE sürümlerini kullanmaz.

* Ctrl+Alt+Delete ile uğraşmaz direkt reset atar.

* Sevdiği kızın adını ağaca değil, monitöre kazır.

* Ayna önünde değil, web cam yardımıyla monitör önünde tıraş olur.

* 128 MB USB bellek taşımaz, babalar gibi 80 GB sabit disk taşır.

* QuickFormat atmaz.

* Yamasını kendi yapar, internette yama aramaz.

* Bulduğu Windows açıklarını kendi kapatır.

* Sistemini power tuşuyla değil anakartın üzerinden kısa devre yaptırarak açar.

* Disket sürücüsünden vazgeçmez.

* Evinde evcil hayvan yerine virüs besler.

* Tıklamaz "basar".

* Pencereleri ve bilgisayarı fareyle kapatmaz, Alt+F4 kullanır.

* Renkli, cicili bicili Windows Media Player arayüzü yerine, siyah arayüzlü Winamp kullanır.

* Uzaktan yardım kullanmaz, hatalı bilgisayar nerdeyse oraya gider.

* Beta program kullanmaz.

* Optik sürücüyü asla tuşuyla kapatmaz, eliyle iter.

* IE'nin verdiği hatalara sinir olmaz onu bağrına basar yine kullanır.

* Klavye bozulduğunda çöpe atmaz oturur can yoldaşını tamir eder...edemezse ettirir

shiftdelete.net

15.01.2008

Bilgisayarınız yavaş mı?

O halde bu 4 programı hemen PC'nizden kaldırıp tekrar deneyin..

Bilgisayarınızı can çekiştiren 4 program yapılan anket neticesinde belirlendi.

İngilizce'de bu tür programlara "Elephantware" adı veriliyor. Adından da anlaşılabileceği gibi bu programlar yepyeni bilgisayarınızın size yavaş, çok yavaş, aşırı yavaş çalışıyor gibi görünmesine neden oluyorlar?

Download.com'un anket sonuçlarına göre suçlu 4 program belirlendi;

iTunes

Apple'a sormak gerekli. Alt tarafı tüm görevi medya yönetimi ve çalması olan bir uygulamayı bu kadar hanta yapan şey nedir? Gün geçtikçe daha da karmaşıklaşıyor, yüklemesi uzun sürüyor, görüntüsü çirkinleşiyor ve bellekte aşırı yer işgal ediyor. Güzel, dört dörtlük bir alternatifi de yok işin kötüsü.

Real Player

Real Player doğru adımları atmış olsaydı YouTube kadar popüler bir sistem olabilirdi. Onun yerine elimize herkesin nefret ettiği, sistemine yüklemek bile istemediği bir medya formatını destekleyen oynatıcı kaldı. Sürekli olarak ekranda uyarı kutuları görüntülemesi, size Rhapsody ve SuperPass satmaya çalışması da Real Player'ı kullanıcıların uzak durması gereken bir program haline getiriyor.

Internet Explorer

Tüm zamanların en büyük kavgasına hoş geldiniz. Hangi tarayıcı? Internet Explorer mı? Yoksa alternatifleri mi? IE 7.0 kesinlikle IE 6.0 sürümüne göre daha iyi, ancak bu bile programın itici yönlerini gizlemeye yetmiyor. Kavga devam edecek gibi görünüyor ama en azından eğer IE'den bıktıysanız Firefox kullanmayı deneyebilirsiniz.

Microsoft Outlook

Acaba Microsoft'un 2008'li yıllara geldiğimizden haberi var mı? Hem GMail hem de Yahoo Mail Microsoft'un en gözde e-posta uygulamasından daha hızlı çalışıyorlar hem de daha faza özellik içeriyorlar. Özellikle günümüzün en önemli derdi olan spam filtreleme konusunda da zayıf bir grafik çizen Outlook işyerinde kullanım aşamasında da gerek organizasyon gerekse zaman yönetimi konusunda kullanıcıların başına derde sokup duruyor. Oysa amacı onlara yardımcı olmak, hayatlarını kolaylaştırmak.

14.01.2008

Kapasite Birimleri

8 bit = 1 byte
1024 byte = 1 kilobyte (kB)
1024 kB = 1 megabyte (MB)
1024 MB = 1 gigabyte (GB)
1024 GB = 1 terabyte (TB)
1024 TB = 1 petabyte (PB)
1024 PB = 1 exabyte (EB)
1024 EB = 1 zettabyte (ZB)
1024 ZB = 1 yottabyte (YB)

7.01.2008

PDF to Word (Solid Converter)



PDF dosyalarını Word dosyasına dönüştürmek için kullanabileceğiniz bu programın 15 günlük deneme sürümünü denemenizi öneririm.

İndirmek için tıklayınız

1.01.2008